BİREY GELİŞİMİ

 Çocuk Gelişimine Giriş

İnsan türünün kendine özgü bir gelişim süreci ve ilkeleri vardır. Gelişim ilkeleri insanın bir bütün olarak nasıl geliştiğinin genel görünümünü verir. İnsanın özel yönlerini tanımak için bedensel, motor, zihinsel, duygusal, sosyal ve cinsel gelişimini incelemek gerekir . Bu bölümde gelişimle ilgili temel bazı kavramlar ve gelişim ilkeleri tanımlanacak, insanların farklı dönemlerdeki gelişim özellikleri ile öğrenme yöntem ve teknikleri üzerinde durulacaktır.

 Çocuk Gelişimini Bilmenin Önemi

İnsanın gelişimi döllenmeden doğumuna, doğumundan da ölümüne kadar durmaksızın sürer gider. Yaşlılık yıllarında boy büyümesinin duraksadığı, kimi kez boy uzunluğunun azaldığı görüldüğünde, insan gelişiminin durduğu sanılır. Oysa insan hem bedendeki değişmeler, hem de öğrenme yoluyla gelişimini sürdürür. İnsan, canlı kaldığı sürece çevresiyle etkileşerek ve yaşayarak değişir, bir başka deyişle gelişir. Değişimler, genellikle artarak ilerleyen ve birikimsel bir yapıya sahiptir. Örneğin; motor gelişim, çocuğun ulaşma, tutma, emekleme ve yürümesine kadar ilerleyen bir yapıda oluşur. Bilişsel gelişimde de erken yıllarda belirli nesneleri tanımakla başlayan süreç, ergenlik çağında daha karmaşık kavramları ve soyut düşünceleri şekillendirme ile devam eder.

İnsanın gelişimi sürekli olmakla birlikte, bu sürekliliğin hızı her yaşta aynı değildir. Örneğin; döllenmeden doğuma kadar olan evrede çok hızlı bir büyüme süreci yaşanır. Çocuğun iki yaşına kadar olan süredeki büyüme hızı, doğumdan önceki evreden az, ama iki yaşından sonraki evreden çok hızlıdır. Böylece insanın gelişimi sürekli bir akış içinde, ancak kimi kez yavaş, kimi kez hızlıdır. İnsan gelişiminin bir yavaşlamadan, diğer yavaşlamaya kadarki hızlı olduğu yaşların tümüne bir evre (çağ) denir. Her gelişim evresi, diğer evrelerden daha değişik bir hızda gelişir ve insanın değişik yaşlarını kapsar. Bu yüzden her gelişim evresi, kendine özgü gelişim görevi gerektirir. Yapılan gözlem ve çalışmalar çocuklarda gelişim evrelerine özgü ortak eğilim ve davranış kalıplarının olduğunu ortaya koymuştur. Bu ortak özelliklerin bilinmesi çocuk eğitiminde izlenecek yöntemi belirleme açısından önemlidir

Çocukların gelişim dönemlerinin özellikleri bilmek, bireysel farklılıklar konusunda bilgi sahibi olmak; eğitim programlarının çocukların özelliklerine uygun olarak hazırlanmasında eğiticilerin işlerini büyük ölçüde kolaylaştırmaktadır. Eğitim psikologları, gelişim alanı ile ilgili bilgi sahibi olmanın etkili bir öğretim ortamının sağlanmasındaki önemini özellikle vurgulamaktadır. Bu nedenle öğretmenlerin çocukların gelişimsel özellikleri hakkında bilgi sahibi olmaları, etkili bir öğrenme ortamını oluşturmalarını kolaylaştıracaktır.

Eğitim, bir davranış değiştirme sürecidir. Bu süreç içinde yapılacak her türlü planlama ve uygulamada çocukların gelişim özellikleri temel alınır. Hedeflerin öğrencilerin gelişim düzeyine uygun olarak belirlenmesi, öğrenme yaşantılarının bireysel farklılıklara göre çeşitlendirilmesi ve değerlendirme yaklaşımlarının gelişim özelliklerine göre seçilmesi gerekir. Gelişimin doğasını bilmek, eğitimciler ve ebeveynler açısından çocukların gelişimleri desteklemek açısından önemli bir sorumluluktur. Öğretmenin çocukların gelişim özelliklerini tanıma ve izleme, gelişimi kolaylaştırma, aksayan yönleri saptama ve müdahale etme gibi sorumlulukları yerine getirebilmesi gelişimin doğasını tanıması ile mümkündür.

Çocukların içinde bulundukları gelişim dönemlerini ve bu dönemlerin özelliklerini bilmek, aynı yaş grubundaki çocuklar arasında, bireysel farklılıklar olabileceğini gözönünde bulundurmak, ebeveyn ve eğitimcilerin çocuklardan beklentilerinin gerçekçi düzeyde olmasını sağlar. Bir yaşındaki bir çocuktan tuvalet kontrolünü beklemek ya da iki yaşındaki bir çocuğun bisikleti kullanmasını beklemek hatalıdır. Çünkü bu yaşlardaki çocuklar, bu davranışları yapabilecek gelişim düzeyine ulaşmamışlardır. Kalıtımla ilgili özelliklerinin ve yaşanılan çevre koşullarının birbirinden farklı olması nedeniyle çocukların gelişimlerinde de bireysel farklılıklar görülür. Bu nedenle her çocuktan aynı yaş ve zaman içinde aynı gelişim görevlerini beklemek yanlıştır. Gelişimdeki bireysel farklılıklardan haberdar olan bir anne-baba üç yaşında olduğu halde konuşamayan, bir yaşını geçtiği halde yürüyemeyen çocuklarının bu durumunu normal olarak değerlendirebilir. Aynı yaştaki diğer çocuklarla kıyaslamanın hatalı olduğunun bilincindedir.

Her gelişim döneminin kendine özgü bazı ihtiyaçları vardır. Özellikle yaşamın ilk iki yılında çocuğun kişiliğinin temelini oluşturan temel güven duygusunun kazanılması açısından sevgi ve yakın ilgi önemlidir. Bunun için çocuğun her türlü ihtiyacının zamanında ve yeterince karşılanması ve çocuğun oyun oynamasına fırsat verilmesi gerekir. Yaşamın ilk yılları çocuğa temel bazı alışkanlıkların kazandırılabilmesi açısından önemlidir. Çocuk gelişimi konusunda bilgili olan yetişkinler, çocukların gelişim özellikleri ve beklentileri doğrultusunda bu alışkanlıkları en doğru şekilde kazandırabilirler.

Çocukların büyük bir çoğunluğu gelişimleri süresince çeşitli problem davranışlar gösterirler. Çocukta ortaya çıkan sorunları, uyumsuzlukları davranış problemi olarak değerlendirmeden önce, çocuğun içinde bulunduğu dönemin özelliklerini gözönünde bulundurmak gerekir. Herhangi bir yaş ya da dönem için normal sayılan bir belirti ya da davranış, başka bir yaş ya da dönem için normal olarak değerlendirilmeyebilir. Örneğin; dört-beş yaşına kadar arasıra gece yatağını ıslatmak önemsenmeyecek bir durumken, bu davranışın daha ileri yaşlarda da devam ettiğini görmek bir sorunun habercisidir. Oyun döneminde her söylenene karşı çıkan, arasıra yalan söyleyen bir çocuğun durumunu normal karşılamak gerekirken, bu davranışın okul döneminde de sürdürülmesi önem taşır. Bu açıdan belirli yaş dönemleri içinde normal ve normal dışı davranışların bilinmesi önemlidir.

Gelişim dönemlerinin incelenmesi ruh sağlığı bakımından da önemlidir. Dönemlerin ortak ruhsal özelliklerinin bilinmesi ruhsal gelişimin yolunda gidip gitmediğini anlamaya yardımcı olur. Sağlıklı gelişimin bilinmesi kişilik gelişimindeki sapmaların gözlemlenmesini kolaylaştırır .

 Gelişimle İlgili Temel Kavramlar

Gelişim doğum öncesi dönemden yaşamın sonuna kadar devam eden bir süreç olarak ele alınmaktadır. Gelişimin bu denli geniş bir zaman yelpazesini kapsaması, beraberinde pek çok kavramın, yöntemin ve görüşün ortaya çıkmasına neden olmuştur. Gelişim psikologları da sadece gelişimin tanımını yapmak yerine, bütün kavram ve ilkeleri, gelişim aşamalarındaki sıraları, neden-sonuç ilişkileri ile gelişimsel değişmeleri açıklama çabasına girmişlerdir. Bu çabalar gelişimde büyüme, olgunlaşma, öğrenme, hazırbulunuşluk, kritik dönem gibi kavramların ortaya çıkmasına neden olmuştur.

 Büyüme

Çoğu kez birbiriyle karıştırılan “büyüme” ve “gelişme” sözcükleri, gerçekte birbirinden farklı kavramlar olup, biri diğerinin yerini alamaz. Bireyin hem bedeninin, hem de iç organlarının boy ve ağırlık yönünden artışına büyüme denilmektedir. Büyüme, herhangi bir organın ya da özelliğin miktarındaki artışlardır. Boyun uzaması, vücut ağırlığının artışı, kalbin ve beynin ağırlığının artması gibi fiziksel özellikler büyümeye örnek olarak verilebilir. Büyüme gelişimin niceliksel yönüdür ve çeşitli araçlarla ölçülebilir. Örneğin; bir bebeğin doğumundan itibaren beden ağırlığının artışı terazi ile tartarak izlenebilir ve büyümesi takip edilebilir.

 Gelişim

Gelişme, organizmanın büyüme, olgunlaşma ve öğrenmenin etkileşimiyle sürekli olarak ilerleme kaydeden değişmesidir. Gelişme bir ürün olarak düşünüldüğünde, gelişimi bu ürünün süreç yönü olarak tanımlamak mümkündür. Gelişim, organizmanın döllenmeden başlayarak bedensel, zihinsel, dil, duygusal, sosyal yönden en son aşamaya ulaşıncaya kadar sürekli ilerleme kaydeden değişimidir. Olgunlaşma ve öğrenme olmadan gelişim sağlanamaz. Örneğin; bir çocuğun ağaca tırmanması devinimsel bir gelişmedir. Çocuk kas ve kemikleri yeterli büyüklüğe ve olgunluğa ulaşmadan ağaca tırmanmayı öğrenemez. Kas ve kemikleri yeterli olgunluğa eriştikten sonra, ağaca tırmanmayı öğrenmemişse de ağaca tırmanma davranışını gösteremez.

Gelişme değişikliklerin niceliği yanında, niteliğini de içermektedir. Gelişme kavramı düzenli, uyumlu ve sürekli bir ilerlemeyi dile getirmektedir. İleriye dönük olup, değişiklikler arasında belirgin bir ilişkiyi de kapsar. Birçok yapı ve işlevi bütünleştiren bir olgudur. Bu bütünleşme nedeniyle gelişimin her evresi kendisinden sonra gelen evreyi doğrudan etkiler. Dolayısıyla, hiyerarşi, bütünleşme ve yapısal bağıntı gelişim evrelerinin temel özellikleri arasındadır.

İnsan gelişiminin biyolojik açıdan amacı, tüm canlılarda olduğu gibi birey olarak kendi yaşamını ve tür olarak da kendi soyunu sürdürmektir. Ruhsal açıdan ise insan benliğini bulmaya, çevreye uyum sağlamaya ve kişiliğini geliştirmeye çalışarak mutlu olmayı amaçlar. Bu amaçlar için insan bedensel, devinsel, bilişsel, duygusal, cinsel, toplumsal, törel yönden kendini geliştirme çabasına girer, ürünler-değerler üretir. Bu üretimi gerçekleştirmek için de kendini yeterli kılmaya çalışır (Başaran, 1996).

Gelişim, gerileme ve duraklama kavramlarıyla da karşılaştırılabilir. Bir değişiklik önceki duruma göre üç durumu ifade edebilir. Eğer, daha kötü bir duruma geçişi gösteriyorsa gerileme, aynı düzeyde başka bir duruma geçişi veya değişikliğin olmadığını ifade ediyorsa duraklama, daha iyi bir duruma geçişi ifade ediyorsa gelişme olarak nitelenebilir. Gelişim, tek yönlü bir süreçtir. Aksi halde gerileme olur. Psikolojik anlamda ele alındığında, gelişimin sonucu olarak kazanılan özellikler kazanılmamış duruma dönemezler. Ancak bazı olağanüstü, kaza gibi durumlarda böyle bir durumdan söz edilebilir. Normal yollarla böyle bir durum meydana gelmez.

 Olgunlaşma

Çocuk bir gelişim döneminden diğerine bireysel hızıyla, aşamalı olarak ilerler. Meydana gelen değişmeler öncelikle olgunlaşmaya bağlıdır. Olgunlaşma, vücut organlarının kendilerinden beklenen fonksiyonu yerine getirebilecek düzeye gelmesi için, öğrenme yaşantılarından bağımsız olarak, kalıtımın etkisiyle geçirdiği biyolojik bir değişmedir. Olgunlaşma, fiziksel gelişime büyük ölçüde etki eder. Birçok psikomotor davranışın yapılması olgunlaşmaya bağlıdır. Örneğin; kas ve kemik yapısı yeterli olgunluğa ulaşmadan çocuk yürümeyi öğrenemez. Ayrıca olgunlaşma, çocukların belirli bir yaşta gösterebilecekleri özelliklerdeki en fazla artışı sağlayabilir. Örneğin; henüz el kaslarını tam olarak kontrol edemeyen beş yaşındaki bir çocuk, on yaş çocuğu kadar düzgün ve kontrollü çizemez .

Araştırmalar, öğrenilecek bir konuda yeterli olgunluğa erişmeden, çocukların öğrenmeye zorlanmasının gereksiz olduğunu ve hatta bazı sakıncaların ortaya çıkabileceğini göstermektedir. Yapılan bir araştırmada; kırk altı haftalık özdeş ikizlerden birincisine altı hafta süreyle merdivene tırmanma alıştırmaları yaptırılmıştır. Altıncı haftanın sonunda birinci ikiz merdiveni yirmi altı saniyede tırmanmıştır. Diğer ikize bu süre içinde herhangi bir alıştırma yaptırılmamıştır. Ancak, ikinci ikiz elli üç haftayı tamamlayınca, hiç merdiven tırmanma alıştırması yapmadan, merdiveni yardımsız olarak kırk beş saniyede tırmanmıştır. Bu ikinci ikize iki hafta süreyle merdiven tırmanma alıştırması yaptırılınca, diğer kardeşinden daha hızlı olarak on saniyede merdiven tırmanmıştır. Özdeş ikizlerin yaşı elli beşinci haftaya ulaştığında, önceden alıştırma yaptırılan birinci ikizle kıyaslandığında alıştırma yaptırılmayan ikinci ikizin tırmanmayı daha iyi öğrendiği görülmüştür. Yeterli olgunluk düzeyine ulaşmadan çocuğa yapılacak öğretimin yararsız olmasına karşın, yeterli olgunluk çağını geçiren çocukların gerekli bilgi, beceri ve tutumları daha iyi öğrenemedikleri görülmektedir.

 Öğrenme

İnsanları diğer canlılardan ayıran en önemli özelliklerinden birisi öğrenme kapasitelerinin oluşudur. Biyolojik bir varlık olarak dünyaya gelen insan, kısa sürede pekçok yeni davranış öğrenir. Önce çevresine bilinçli olarak gülücükler dağıtır, yürümeye, konuşmaya başlar. Sonra giyinmeyi, arkadaşlarıyla oynamayı, okumayı-yazmayı, futbol oynamayı öğrenir. Bireyin yaptığı davranışların büyük bir çoğunluğu öğrenme ürünüdür.

Öğrenme; “tekrar ya da yaşantı sonucu meydana gelen, kalıcı davranış değişikliği” olarak tanımlanabilir. Bu tanıma göre öğrenmenin üç temel özelliği vardır.

Öğrenme sonucunda mutlaka bir davranış değişikliği meydana gelir: Öğrenme nasıl gerçekleşirse gerçekleşsin, bireyde davranış değişikliği meydana getirir. Örneğin; daha önce zebra görmeyen bir çocuğa zebra resmi gösterilip, “Bu ne?” diye sorulunca, ya “Bilmiyorum” diyecek, ya da bildiği hayvanlardan at ya da eşeğe benzetecektir. Resimdeki hayvanın zebra olduğu söylendiğinde resmi yeniden gördüğü zaman “bu bir zebra” diyecektir. Yani öğrenmeden önceki “bilmiyorum” ya da “at” deme davranışı, “zebra” demeye dönüşecektir.

Öğrenme ürünü olan davranış hemen ortaya çıkabildiği gibi, yeri geldiği ya da birey istediği zaman da ortaya çıkabilir. İnsanlar öğrendiklerini istedikleri zaman yazarak, yaparak, söyleyerek mutlaka gösterirler. Bireyin davranışlarına bakarak öğrenmenin gerçekleşip gerçekleşmediğini anlamak mümkündür.

Öğrenme ile davranışta meydana gelen değişiklik istendik ya da istenmedik olduğu gibi, yanlış da olabilir. Örneğin; küfürlü konuşma ya da sigara içme istenmeyen bir davranış olmakla birlikte, öğrenilmiş davranışlardır. İnsanlar bazı durumlarda bir sözcüğü hatalı seslendirme gibi yanlış davranışlar da öğrenebilirler. Ancak okulda istendik davranışların öğrenilmesi hedeflenmektedir.

Öğrenme yaşantı ürünüdür: Bireyin çevresiyle kurduğu etkileşim sonucunda bireyde kalan izler “yaşantı” olarak tanımlanır. Böylece öğrenmenin bireyin çevresi ile etkileşim kurması sonucu meydana geldiği söylenebilir. Her bireyin çevresiyle kurduğu etkileşim diğerinden farklı olduğu için, öğrenme bireyseldir. Örneğin; Ayşe ve Zeynep aynı sınıfta bulunan iki öğrenci olduğu halde, dersin sonunda farklı davranışlara sahip olabilirler. Öğretmen ders anlatırken yanındaki arkadaşı ile konuşan Ayşe, arkadaşı ile etkileşime girdiği için öğretmenin anlattığını değil arkadaşının anlattıklarını öğrenecektir. Öğretmenini dinleyen Zeynep ise öğretmenin verdiği uyarıcılarla etkileşim kuracağı için onun anlattıklarını öğrenecektir.

Öğrenme kalıcıdır: Öğrenmeden söz edebilmek için bireyin gösterdiği davranış değişikliğinin sürekli olması gerekir. Kısa süreli davranış değişiklikleri, büyüme, olgunlaşma ve sakatlanma sonucu meydana gelen değişiklikler ile ilaç ve içki kullanımından kaynaklanan davranış değişiklikleri öğrenme değildir.

Öğrenme, düşünce ya da davranış değişimi ise öğretme öğrenmeyi kolaylaştırmak için yapılan kasıtlı bir eylemdir. Öğretme öğrenme ile sonuçlanırsa öğretme etkili olmuştur.

 Hazırbulunuşluk

Hazırbulunuşluk, olgunlaşmadan daha geniş bir kavramdır. Olgunlaşma ve öğrenme sonucunda kişinin belli davranışları yapabilecek düzeye gelmesidir. Biyolojik olgunlaşmanın yanısıra, öğrenmeyi gerçekleştirmek ve desteklemek için uygun şekilde düzenlenmiş çevresel faktörleri içerir. Bu, çocukların bir davranışı öğrenmesi için gereken olgunluğa ulaşmasının yanısıra, yapılacak davranışla ilgili gerekli bilgi ve becerileri de kazanmış olmasını ifade eder. Örneğin; okula yeni başlayan bir çocuğun yazı yazabilmesi için parmak kaslarının belli bir olgunluk düzeyine ulaşmasının yanında, kalemle düz, eğik, yuvarlak çizgiler çizebilmeyi öğrenmesi gerekir.

Olgunlaşma sonucu kaslar büyür, gelişir ve sinirler miyelinize olur. Ancak kasların büyümesi, kasların kullanımı için yeterli değildir. Kasların kullanımı için uygun araç-gereçlerle iletişimin kurulması gerekir. Hazır olma becerisinin eksikliği olgunlaşma yetersizliği ile sonuçlanır.

 Kritik Dönem

Kritik dönem; eğitim ortamında bireylerin yaş değişkenine göre belirli becerileri kazanma ve öğrenme konusunda avantajlı olduğu dönemlerdir. Yaşa ve kazanılacak beceriye göre değişik öğrenme durumları için farklı kritik dönemler vardır ve her bir kritik dönem bir önceki evreye göre daha üst düzey bir öğrenmeye hazırlık aşamasıdır. Uyarıcıların en güçlü etkiyi yaratacağı dönem olan kritik dönemde öğrenmenin gerçekleşmesi önemlidir. Kritik dönem atlatıldıktan sonraki uyarıcılar, etkili bir öğrenme gerçekleştiremezler. Örneğin; ilköğretim çağında okula gitme fırsatı olmayan bir yetişkinin, daha sonra öğrenme süresi daha uzun olmakta ve daha zor öğrenmektedir.