KELİME-İ TEVHİD VE KELİME-İ ŞEHADET

Kelime-i Tevhid Ve Kelime-i Şehadet

İmanın özü kelime-i tevhid ve kelime-i şehadette ifade  edilebilir.

Kelime-i tevhid, hem İslam’a girişin ifadesidir hem de İslam’ın özeti ve sembolüdür.Bu sözü söyleyen kişi iman ettiğini belirtmiş olur. Tüm varlıkları yaratan ve yaşatan bir Allah olduğunu ve O’nun dışında ibadet edilmeye layık hiçbir ilah bulunmadığını dile getirir. Ayrıca Allah’ın insanlara doğru yolu göstermek üzere gönderdiği peygamberlerin sonuncusu olan Hz. Muhammed’in  de Allah’ın elçisi olduğunu kabul etmiş olur.

Müslüman bu söze ve bu sözle özetlenen İslam dininin bütün emir  ve yasaklarına gönülden teslim olan kişidir.

Kelime-i şehadet ise özde kelime-i tevhidle aynı anlama gelir, sadece onun farklı bir söyleyiş biçimidir.

Bir kimse kelime-i tevhidi veya kelime-i şehadeti söylediği zaman hem insanlarla olan ilişkilerinde hem de Allah ile olan ilişkisinde müslüman muamelesi görmeye hak kazanır. Yüce Rabbimiz bu sözü söyleyen ve bu sözle üstlendiği sorumlulukları yerine getiren kimseleri cennetine alacağını, onları sonsuz mutluluk ve ebedi kurtuluşla mükafatlandıracağını müjdelemektedir.

Kelime-i Tevhid: Allah’tan başka ilah yoktur, Muhammed, Allah’ın elçisidir.

“Lâ ilâhe illallâh Muhammedü’r-rasûlullah”

Kelime-i Şehadet : Ben şehadet ederim ki Allah’tan başka ilah yoktur. Ve yine şehadet ederim ki Muhammed O’nun kulu ve elçisidir.

Eşhedü en lâ ilâhe illâllah ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve rasûlüh.”

 

İMAN NEDİR ?

İMAN

Bir insanı mutlu ve huzurlu kılan, güven içerisinde hayatını devam ettirmesine yardımcı olan şey onun inancıdır. İnsanlar iman sayesinde ayaklarını sağlam basabilecekleri bir zemin bulurlar.

İman, kişiye olaylara nasıl bakacağını belirleyen bir bakış açısı, bir kalkış ve hareket noktası temin eder. İnsanlar ancak iman sayesinde hayatlarını belirsizlikten, kargaşa ve karmaşadan kurtarıp anlamlı ve yaşanılır hale getirebilirler.Kaygılar, korkular, ümitsizlikler, geleceğe dair endişeler ve tüm bunların oluşturduğu karanlık, ancak iman sayesinde aydınlanır.

İnsan, yaratanını tanımak ve O’na  ibadet etmek için yaratılmıştır. Ancak ve ancak bu yaratılış gayesinde uygun hareket ederse ebedi saadete ulaşabilir. Bu bakımdan insanın iman etmesi ve bu imanını son nefesine kadar kaybetmeden muhafaza etmesi, dünyadan ve dünya içindeki her şeyden daha kıymetlidir.

Peki, bizim için bu kadar kıymetli olan imanı nasıl tanımlayabiliriz?

İman, Allah’ın Hz. Peygamber’e  bildirdiği haberleri ve hükümleri kabul edip bunların doğru olduğuna gönülden inanmak demektir.

Bir kimse Hz. peygamberin getirdiklerini kalbiyle tasdik ediyorsa o kimse Allah katında mümindir. İman konusunda önemli olan, kişinin kalbinde olanı sadece Allah bilebilir. Biz bir kimsenin mümin olduğunu ya kendisinin söylemesiyle ya da bazı ibadetleri görünür şekilde yerine getirmesiyle anlayabiliriz. Böylece ona müslüman muamelesi yaparız. Örneğin, müslüman olarak bildiğimiz bir kişi öldüğünde cenaze namazını kılar, cenazesini müslüman mezarlığına defnederiz.

Bir insanın imanında zirve noktaya ulaşması için kalben tasdik edip dil ile ikrar ettiği hususları yaşantısında da uygulaması gerekir. Kişiyi hem Allah katında hem de insanlar arasında değerli kılan şey kalbiyle dilinin, özüyle sözünün bir olmasıdır.

TAKLİDİ İMAN

Kişinin iman esaslarına ailesinden ve çevresinden görüp duyduğu şekilde inanması.

TAHKİKİ İMAN

Kişinin imanını delillere, araştırmalara, bilgiye ve derin kavrayışlara dayandırması.

DİNİN KAYNAĞI

DİNİN KAYNAĞI

Din duygusu insanda doğuştan mevcuttur. İnsanın sahip olduğu bu din duygusu, ilk insan ve ilk peygamber olan Hz. Adem”den itibaren ilahi vahiy ile de desteklenmiştir. Çünkü sadece bu duyguya dayanarak dünyadaki varlık sebebimizi ve görevlerimizi, Allah”ın emir ve yasaklarını bilmemiz mümkün olamazdı. Allah, bu konuları aydınlatmak için peygamberler göndermiş, onlar aracılığıyla vahyini biz insanlara ulaştırmıştır.

Kısaca din duygusunun kaynağı fıtrat( insanın doğuştan sahip olduğu özellikler ), dini esasların kaynağı  ise vahiydir.

Dinin Hayatımızdaki Yeri ve Önemi

  • Din insanın akına, kalbine ve ruhuna hitap ederek davranışlarını insanileştirir, nefsini temizlemesine yardımcı olur.
  • Bireysel ve toplumsal hayatın  Allah”ın rızasına uygun bir şekilde sürmesini sağlar.
  • İnsanın, dünyaya niçin geldiği, yaratılış amacının ne olduğu, öldükten sonra neler olacağı gibi konulardaki merakını tatmin eder, sorularına cevap verir.
  • İnsanın Allah” gönülden bağlılık duymasını sağlar ve onu yaratılmışlar önünde eğilmekten kurtarır. Böylece insana gerçek özgürlük ve bağımsızlığın hazzını tattırır.
  • İnsanı ölüm korkusu ve yokluk endişesi gibi sıkıntılardan kurtarır.

DİN NEDİR?

İlk insan, aynı zamanda ilk peygamber olan Hz. Ademdir. Hz. Adem’den bugüne kadar bütün toplumlarda din insanlığın hayatına yön vermiş; ahlak,hukuk,siyaset,iktisat,aile,eğitim,kültür,medeniyet gibi bireysel ve toplumsal bütün alanlara kaynaklık etmiştir.

Peki, hayatımızın merkezinde yer alan, bizim için bu kadar önemli olan dini nasıl tanımlayabiliriz? İşte bir kaç tanım:

  • Din, insanın Allah, tabiat ve diğer insanlarla ilişkilerini düzenleyerek hayatını anlamlandıran ve ona yön veren kurallar bütünüdür.
  • Din, Allah’a inanmak ve kulluk etmedir.
  • Din, Allah tarafından peygamberler aracılığı ile akıl sahibi insanlara gönderilen, onları kendi tercihleri ile dünya ve ahiret saadetine ulaştıran ilahi kurallar bütünüdür.
  • Din, insana kendi mahiyetini, varlık amacını, Allah’a ve onun yarattıklarına karşı görevlerini bir öğretidir.
  • Din, Allah’ın emir ve tavsiyeleriyle çizdiği bir yol, takip etmemizi istediği bir hayat tarzıdır.
  • Din, Allah’ın insanlardan yapmalarını ve yapmamalarını istediği şeylerin tamamıdır.